Ali’nin annesi İman ve dört çocuğu, IŞİD tarafından canlı kalkan olarak kullanılmış (27 Ocak 2017- Heather Murdock/VOA)
Ali: IŞİD buraya geldiğinde ikinci sınıftaydım ama okulu bırakıp çalışmaya başladım. Tahta bir el arabası alıp, para karşılığında insanların eşyalarını taşımasına yardım ettim. İlk başta bizi rahatsız etmediler ama 2009’da babamı öldürdüler. Annem, bu insanlarla bir ilişkim olmasına asla izin vermezdi.
İman: İlk geldiklerinde barış mesajları veriyorlardı çünkü Musul’a yerleşmekle meşgullerdi. Bir anda hükümet çalışanları işsiz kaldı. Onun dışında bir değişiklik olmadı.
Bir ay sonra, garip kurallara uymaya zorladılar. Peçe ve eldivensiz dışarı çıkmama izin verilmiyordu, çıkarsam da erkek bir akrabanın eşlik etmesi gerekmiyordu. Yani Ali beni evden çıkarabilen tek kişiydi.
11 yaşındaki kızım Şima’yı bakkala gönderdiğimde, kot giymesinin normal olduğunu düşünmüştüm. Ama bir IŞİD militanı kızımı eve geri gönderdi ve uygun giyinene kadar dışarı çıkmamasını söyledi.
Daha sonra 7 yaşındaki kızım Dallel’in bile evden siyah peçesiz çıkmasına izin verilmedi. Militanlardan korkuyordu kızım. Uzun sakalları vardı, silah taşıyorlardı ve hep bağırarak emir veriyorlardı. En küçük boy burka aldım ve kızımın boyuna göre diktim.
Ali: Namaz zamanı dışarıda yakalanırsan kırbaç cezası vardı. Daha sonra cinayetler başladı. Bir yıl kadar önce, küçük kardeşlerimle mahallemizde alışveriş yapıyorduk.
Birkaç araba yaklaştı. Ortadaki arabada iki genç erkek ve bir adam gördük. Elleri kelepçeliydi ve ağlıyorlardı. Kız kardeşim, turuncu hapishane kıyafeti giydiklerini görünce eve kaçtı.
IŞİD militanları, bize ‘Gelin ve şahit olun’ dedi. Onların ardından yakındaki camiye gittik. Anladığımız kadarıyla kelepçeli olanlar, internette konuşmamaları gereken kişilerle konuşmuştu.
İman: Militanlar arabadan indirirken, gençlerden biri ‘Lütfen, lütfen, yemin ederim ne isterseniz yaparım, lütfen beni öldürmeyin, yanlış bir şey yapmadım’ diye bağırıyordu.
Ali: Militanlar hepsine diz çöktürdü ve kafalarını taşlara itti. Militanlar hareketsiz durmalarını isterken kıvranıyorlardı. Üçünü de tekmelediler ve kılıçlarını çıkardılar.
İçlerinden biri ‘Allah kerim’ diye bağırdı. Başımı çevirdim, bakamadım. Döndüğümde üçünün de kafası gövdelerinden ayrılmıştı. Bir militan, ‘Allah’ın emirlerine uymayan olursa, başına bu gelecek’ dedi. Ama yalan söylüyordu. Allah’ın yasalarından değil IŞİD’in kurallarından bahsediyordu.
Militanlar daha sonra, yerdeki kafalara ateş ettiler. IŞİD buna merhamet kurşunu diyor. Çünkü kafaya bir mermi sıkılarak ölüm, diğer ölüm çeşitlerinden daha acısız.
Cesetler daha sonra çuvallara kondu ve arabalara yüklendi. Kafaları ise gözümüzü korkutmak için günlerce camide kaldı.
İman: Bizim için zordu çünkü binamızda aileleriyle birlikte üç IŞİD militanı yaşıyordu. Hayatımıza garip yollardan müdahale ettiler. Mesela çocuklarımızın birbirlerine İngilizce ‘güle güle’ yani ‘bye’ demesini, günah diye, yasak ettiler. Hanımlarıyla hiç konuşmadım, çocuklarımın da onların çocuklarıyla oynamasına izin vermedim.
Ama militanlar Ali’nin IŞİD’e katılmasına izin vermemi istediğinde yalan söylemek zorunda kaldım. Okulunun çok yoğun olduğunu söyledim. Onlar gibi insanlar benim kocamı öldürdü. Bunu asla unutmayacağım.
Ali: Yedi ay kadar önce arkadaşlarımla apartmanın merdivenlerinden çıkarken, katılmak isteyip istemediğimi sordular yine. Adam dostane bir şekilde, ‘Merhaba çocuklar, nasılsınız?’ Niye bize katılmıyorsunuz? Size para veririz. İyi bir hayatınız olur ve ölürseniz cennette 70 huri ile kutsanırsınız’ dedi. Ben de ‘Olmaz, okulum var’ dedim. Eğer doğru bir dini yolda olsalardı, onlara katılırdım ama seçtikleri yol çok yanlış. Artık taşıma işi yapmıyorum çünkü el arabam bir havan topu saldırısında tahrip oldu. Artık amcamla su ve abur cubur satıyorum. Daha iyi bir iş.
This story was originally published 28 Ocak 2017 on voanews.com