ARŞİV – Haşdi Şabi militanları, IŞİD militanlarına karşı Irak ordusunun yanında çarpıştı.
Irak güçleri, Musul’un batısında IŞİD militanlarını içine aldığı çemberi daraltırken, şehrin kaderi ile ilgili sorular daha da aciliyet kazanıyor.
Musul’u kaybettikten sonra IŞİD’in ne gibi bir yol izleyeceği kilit soru. Bu soru, Bağdat yönetiminin, Irak’ın ikinci en büyük şehrini nasıl şekillendireceğini de belirleyecek. Sonuçlar, tüm bölgenin kaderini belirleyecek.
Ancak şehirde uyuyan hücrelerin bombalı saldırılara başlaması, uzmanlara göre farklı mezheplerden grupların uzlaştırılması çabalarına zarar verebilir.
Kürt istihbarat yetkilileri, cihatçı terör örgütünün, canlı bombalara dayalı sürekli bir isyan başlatacağından ve bunu tüm Kuzey Irak boyunca engebeli ve uzak arazileri saldırı üssü olarak kullanmasından şüphe ediyor.
Yetkililer, son aylarda yüzlerce IŞİD militanının Musul’dan kaçtığını tahmin ediyor.
Eğer Şii ağırlıklı Bağdat yönetimi Musul’un idaresinde baskıcı bir tutum izlerse ya da Irak’ın rakip etnik ve dini mezheplerini uzlaştıramazsa, bu acımasız ve asimetrik savaş yeniden hızla tırmanabilir.
Hükümetin kendi mezhepçi politikaları, IŞİD’in yükselmesine hizmet eden en önemli faktördü. Şiileri kayıran bu politikalar, 2014’te birkaç yüz cihatçı militanın sadece bir iki saat içinde Musul’u nasıl ele geçirdiğini de açıklıyor aslında. Şimdi aksi iddia edilse de, Musul’un Sünni nüfusunun önemli bir bölümü, Irak hükümetinin mezhepçi tacizlerine öfke duyarak, IŞİD militanlarını sevinçle karşıladı.
Merkezi hükümet geçmişteki hatalarından ders almışa benziyor, bu nedenle de Şii milisleri Musul içindeki çatışmalardan uzak tutarak, Batı’da ve Güney’de şehrin eteklerine yerleştirdi. Ancak Arap Sünniler ve Şiiler dışında, Kürtler’in, Süryaniler’in ve Ezidiler’in uzlaşmaz çıkarları, gelecekte yine çatışma riski taşıyor.
Selahattin Üniversitesi’nden tarih profesörü Osman Ali, geçen yıl kaleme aldığı bir makalede bu farklı ve çatışan çıkarların, IŞİD sonrası Musul için önemli derecede belirsizlik yarattığına dikkat çekiyor.
En kötü senaryo, özellikle Musul’un yeniden inşası, yönetimi ve güvenliğinin sağlanması konusunda, mezhepsel gerilimin tırmanması.
Musul operasyonu başlamadan önce, daha farklı mezheplerden gruplar zamanlamayı ve katılımcıları tartışırken, Kürt liderler IŞİD sonrası hem Musul şehri hem de vilayetinin nasıl yönetileceği konusunda bir anlaşmaya varılması gerektiğini savunmuştu.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani, Erbil’deki bir ekonomi konferansında, “Bölgenin geleceği ve nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda tüm siyasi ve din oluşumların, siyasi ve karar alma süreçlerinde bir rolü hak ediyor” demişti.
Ancak herhangi bir anlaşmaya varılamamıştı ve Washington’un operasyon için acelesi vardı.
ABD’nin IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Eğer her şeyi Musul’dan önce çözmeye çalışırsak, DAEŞ asla Musul’dan çıkmayacak” demişti.
Iraklı Şii liderler ve İran’ın, Kürtler’in ve diğer azınlıkların talepleri için çok az vakti var. Bu talepler arasında vilayet için adem-i merkeziyetçi yönetim, Musul’un çeşitli dini ve etnik grupları için kendi yönetimlerinin oluşturulması ya da vilayetin daha küçük parçalara ayrılması var. Bu son talebe, bölgenin büyük bir kısmında hak iddia eden Bölgesel Kürt yönetimi destek veriyor.
Bir yandan da Hıristiyanlar, Ezidiler, Kakailer ve Şabaklar gibi dini azınlık gruplar da köylerinin Bölgesel Kürt Yönetimi’ne dahil olmasını istiyor.
Bu karmaşık yapıya, Musul’un geleceğinde söz sahibi olmak isteyen Türkiye ve İran gibi dış güçleri de eklemek gerek. Türkiye’nin üç amacı var: PKK’nın Kuzey Irak’taki sığınaklarını azaltmak, Kuzey Irak’taki Türkmenler’in haklarını güvence altına almak ve İran’ın Musul’un batısında ve güneyinde Şii milisler ve Halk Seferberlik Birlikleri (Haşdi Şabi) üzerinden nüfuzunu arttırmasını engellemek.
Selahattin Üniversitesi’nden Osman Ali’ye göre Musul’un IŞİD’den temizlenmesi sonrası ancak etkili bir koalisyonun varlığı ve tarafların uzlaşmaya istekli olması, kanlı bir dönemi engelleyebilir.
ABD’li yetkililer de Kuzey Irak’ta sağlıklı bir koalisyonun gerekli olduğuna inanıyor. Savunma Bakanı Jim Mattis, Irak’ı ziyaretinde Musul’un kurtarılması sonrası, 9 bin koalisyonun askerinin aceleci bir tavırla çekilmemesi gerektiğini söyledi.
Geçen Mart ayında Washington Post gazetesinde makalesi yayımlanan Irak Başbakanı Haydar El Ebadi de, askeri deneyimden teknik konulardaki bilgi ve yatırıma koalisyonun yardımının ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmişti ve “ABD ile bu savaşı kazanmak için beraber kanımızı döktük. Barışı kazanmak için de beraber çalışmak istiyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
Ebadi, toplumların güvenliğini ve istikrarını sağlamak, IŞİD ve El Kaide’nin yeniden ortaya çıkmasını engellemek için, uluslararası arenaya yardım sözlerini yerine getirme çağrısı yaptı ve bunun için de ABD’den yardım istedi. “Ekonomin canlandırılması ve demokrasinin yeniden inşası için ABD’nin birikimi ve yatırımına ihtiyacımız var” dedi.
Hükümetin, şehrin yeniden inşası ve gerekli kamu hizmetlerini vermede ne kadar hızlı davranacağı önemli. Bir başka önemli konu da, Irak güçlerinin Musul’u IŞİD’in uyuyan hücrelerinden nasıl temizleyeceği ve cihatçılara hizmet eden Musullular’ın nasıl cezalandırılacağı. Misilleme, intikam ve mezhepçi düşmanlıkların ön plana çıkması, uzlaşma umutlarını hızla söndürebilir.
İnsan hakları örgütleri, Şii katliamı tehlikesine de dikkat çekiyor ve Irak hükümetini Şii milislerin Musul’a girmemesi konusunda uyarıyor. Sünnilerin kendi içinde kan dökmesi riski de yüksek.
Zira cihatçıların elinde acı çeken, akrabalarının öldürüldüğünü, kızlarının militanlarla beraber olmaya zorlandığı Sünniler öfkelerini, terör örgütü ile işbirliği yapan Sünnilerden çıkarabilir.
Erbil’deki Selahattin Üniversitesi’nden siyasi psikolog Maha Hassan Bukir’e göre 2003’te ABD’nin Irak’ı işgali sonrası yaşananlarla bugün arasında paralellik var.
Bukir, “İnsanlar Baasçılar’dan intikam almaya soyundu. Çoğu Baasçı evlerini terk ederek, başka şehirlerde saklandı ya da Suriye’ye kaçtı. Sonra da çoğu IŞİD’e katılarak, askeri deneyimlerini terör örgütü sundu” diyor.
Bukir, Musul’un da, hemen olmasa da önünde sonunda benzer bir intikam sarmalına gireceğini öngörüyor.